1- Hamr: “Hamr” Arapçada “şarap ve sarhoşluk veren madde” anlamına gelir. Bakara Suresi 219. ayette “hamr”ın günahının yararlarından fazla olduğu geçer. Maide Suresi 90. ayette “hamr”, “şeytan işi bir pislik” olarak tanıtılır. Nisa Suresi 43. ayette ise sarhoş iken ne söylendiğinin farkına varılıncaya kadar namaz kılınmaması söylenir. İddiaya göre Maide Suresi 90. ayet, diğer iki ayeti nesh etmiştir, yani iptal etmiştir. Oysa bu iddia mantıksızdır. Bakara Suresi 219. ayette “hamr” ile ilgili bir özellik açıklanır; mesela şarabın kalbe faydaları olabilir fakat ayette geçtiği gibi “günahı” bundan daha önemlidir. Nisa Suresi 43. ayete gelince; günümüzde de hem namaz kılan hem içki içen kişiler vardır. Demek ki bu kişiler, içki kullandıklarından dolayı namazı terk etmeyecek, yine de kılacaklardır. Fakat namazı, sarhoş olup ne dediklerini bilemedikleri zaman kılmayacaklardır. Namaz kılmaya engel olan sarhoşluktaki ölçü de ayette verilmiştir; “ne söylediğini bilinceye kadar.” Maide Suresi 90. ayetten ise bunun “şeytan işi bir pislik” olduğu ve Müslümanların bundan uzak durması gerektiği anlaşılır. Görüldüğü üzere üç ayette de çelişki yoktur ve bu ayetler arasında bir iptal olduğunu düşünmek yanlıştır. İlgili tüm ayetlerin bir fonksiyonu, lazım olabileceği bir durum mevcuttur.

2- Barış ve Savaş: Kuran’da asıl olan barıştır. Kuran ayetlerine göre savaş, Müslümanların yurtlarından kovulmaları, kendilerine saldırılması gibi koşullarda ortaya çıkan bir zarurettir. Bu durumlarda Müslüman, savaşın gereği neyse onu yapar. Kuran’a bir bütün olarak bakıldığında tüm bu söylediklerimiz yerli yerine oturur. Bu yüzden savaşla ilgili ayetlerin, barışı nesh etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Müslüman, Kuran’ın genel prensipleri üzerinde barışçı olmaya çalışır ve yine Müslüman, Kuran’da belirtildiği gibi toplumu saldırıya uğradığı zaman savaşır. Bunlar çelişki değildir. Bunlar farklı durumların, karşı tarafın aldığı farklı tavırların gerektirdiği sonuçlardır.

3- Savaşta Mümin-Kâfir Oranı: Enfal Suresi 65. ayette Müslümanlardan yirmi sabırlı kişinin iki yüz kâfiri yeneceği, yüz kişinin ise bin kişiyi yeneceği söylenir. Bir sonraki 66. ayette ise Allah’ın Müslümanların zaafını bilip, yüklerini hafiflettiği söylenir ve artık sabreden yüz kişinin iki yüz kişiyi, bin kişinin ise iki bin kişiyi yeneceği söylenir. Bu iki ayet arasında da nasih-mensuhluk bir durum veya bir çelişki yoktur. Allah, arka arkaya iki ayette çizdiği manzaralarda, Müslümanların içinde ne kadar az zaaf olursa o kadar başarılı olacaklarının dersini vermektedir. Bu ayetlerde, bir ayetin diğerinin yerine geçmesi gereken bir durum olmadığı çok açıktır. Ayetler, kişilerin durumlarının farklılaşması sonucu, alacakları neticenin de değiştiğinin dersini verir. 66. ayette Müslümanlardaki zaaftan bahsedilmekte, Müslümanlardaki bu değişikliğin etki güçlerini farklılaştırdığı anlatılmaktadır. Ayetler, kişilere bir yükümlülük, bir farz yüklememektedir ki ayetlerde bir nasih-mensuh arama gereği doğsun.

4- Vasiyet: Kuran’da hem vasiyet edilmesi geçer, hem de mirasın nasıl dağıtılacağı hususunda tavsiye vardır. Nasih-mensuh anlayışını savunanlar, mirasın nasıl dağıtılacağını anlatan Kuran’daki ifadelerin, vasiyetle ilgili ifadeleri iptal ettiğini söylerler. Üstelik “Varise vasiyet yoktur” hadisi ile de Kuran’ın bu açık hükmü iptal edilmeye çalışılmıştır. Fakat ayetleri incelediğimizde, kime ne kadar miras bırakılacağını anlatan ayetlerin sonunda birkaç kere “Bunlar vasiyet ve borç ödendikten sonrası içindir” ibaresini görüyoruz. Demek ki Kuran’a göre önce vasiyete göre mal dağıtımı yapılır ve borç ödenir, sonra arta kalan bir şey olursa Kuran’da açıklandığı gibi dağıtılır. Kuran’dan çok açık bir şekilde anlaşılan bu dağıtım şeklini anlayamayanların anlayamamasını, sadece anlamak istememelerine bağlıyoruz.

5- Kıblenin Değişmesi: Peygamberimiz, Kuran’la kıblenin yönünü belirten bir ayet gelene kadar, Ehli Kitap gibi Kudüs’e dönüp namaz kılıyordu. 2- Bakara Suresi 144. ayet vahyolunca Peygamberimiz, kıble olarak Mekke’deki Mescid-i Haram’a çevrilmiştir. Fakat Peygamberimiz’in Kudüs’e dönmesini söyleyen bir Kuran ayeti yoktur ki, ortada bir çelişki olsun ya da Kuran’ın içinde nasih-mensuh olsun. Peygamberimiz’in namazda nereye döneceği 2-Bakara Suresi 144. ayette açıklanmıştır.

Bu en meşhur nasih-mensuh örneklerinden anlayacağınız gibi nasih-mensuh ile ilgili ortaya atılan iddialar dayanaksızdır. Bu konudaki belki de en korkunç tahrifat, bir sonraki bölümde göreceğimiz recm konusunda yapılmıştır.

Sana Rabbin’in kitabından vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirebilecek hiçbir kuvvet yoktur.

18-Kehf Suresi 27