KÜRESEL TUFAN"IN BİLİMSEL DELİLLERİ

1.kanıt;
Dünya çapında bir tufanın en güçlü kanıtlarından biri de "Polistrat fosilleri"nin yani çok tabakalı fosillerin varlığıdır. Jeolog, biyolog ve bilim tarihçisi olan Rupke şöyle diyor :
"polistrat fosilleri hem Tufan'ın gerçek oluşunun hem de tufandan dolayı meydana gelen çökme-çökelme mekanizmasının en can alıcı şahitleridir."

2.kanıt;
Katı madde akıntıları, su altından çamur akışına denmektedir. Kum kayası tortuları, "küresel bir Tufan"ın sonucu meydana gelen tortulardır.

3.kanıt ;
Geniş Alanlara Yayılmış "Çökelti Tabakası" ve "Gözleme" Tipi Katmanlaşma

Tüm Dünya'daki çökelti tabakasını gözlemlediğimizde, nerdeyse her yerde "düz uzanan" yani "gözleme" tipinde katmanlaşmış olduğu görülür. Bu da benzeri görülmemiş bir Tufan'a işaret eder.

4.kanıt ;
Değişik Yüksekliklerde(dağ, tepe, yüksek kayalık) Bulunan Çok Sayıda Fosil Balina

5.kanıt ;
Dünya'nın bir çok farklı yerinde Dağlarda Deniz Kabukları veya Deniz Fosillerinin Bulunması.

6.kanıt ;
Sibirya, Alaska ve Kuzey Avrupa'da Çok Sayıda Donmuş Mamutlar ve Mamut Kemikleri Bulunması

7.kanıt;
Kayalardaki Yarıklarda Bulunan Karışık Hayvan Kemikleri

jeoloji profesörü ve paleoentolog olan Albert Gaudry, bu konuda şunları söylemektedir:
"Mont de Sautenay, Dijon ve Lyons arasında yer alan ve üstü düz tabak gibi olan bir dağdır. Zirvede bir kayada bulunan yarığın içi hayvan kemikleriyle doludur. Neden bir sürü kurt, ayı, at ve öküz her yerden uzak bulunan bu tepeye çıkmışlardır..?"

Londra Jeoloji Derneği eski başkanı Prestwich; bir arada bulunan hayvan kemiklerini, yükselen sulardan kaçan hayvanların buralara sığınması olarak açıklıyor..

8.kanıt ;
Taşınan Büyük Kaya Blokları

Tüm Avrupa ve Kuzey Amerika'da nasıl ve ne şekilde taşındığı bilinmeyen devasa büyüklükte "yabancı kaya blokları" bulunmuştur. Yüksek ihtimalle bu blokları taşıyan güç, tüm kıtaları silip süpüren büyük bir "Tufan"dır.

9.kanıt ;
Meksika Körfezine Tatlı Suyu Getiren Çok Büyük Çaplı Su Akışı, Tufan

Miami Üniversitesinden dünyanın en önemli jeologlarından ve paleooşinografinin kurucusu Cesare Emiliani'nin ve Cambridge Üniversitesinde Nicholas Shackleton'un araştırması; "deniz tuzluluk oranında dramatik bir değişme"yi gösteriyor. Emiliani, Meksika körfezine bu kadar büyük miktarda tatlı su akmasını şöyle açıklıyor:
"Biz artık biliyoruz ki foraminifera kabuklarındaki oksijen izotopu oranları, Meksika körfezi suyunun tuzluluk derecesinin önemli ölçüde düştüğünü göstermektedir. Bu da açıkça, zamanımızdan 10.000-12.000 yıl önce bir Tufan olduğu anlamına gelmektedir. Tufan olduğuna ve onun evrensel olduğuna dair hiç bir soru işareti yoktur."

10.kanıt ;
Karadeniz Küresel Tufan'a Tanık

Karadeniz'de yapılan araştırmalar, bir tatlı su gölü olan Karadeniz'in, Tufan sularıyla bir iç deniz haline geldiğini gösteriyor. Muhtemeldir ki Dünya'nın daha başka "tatlı su gölleri", "iç denizler"e dönüşürken; Dünya'da "yeni oluşan çukurlar"a Tufansularının dolmasıyla "yeni göller"ortaya çıkmıştır.

11.kanıt;
Yaklaşık 12.000 Yıllık Oluşumlar

Amerika'da Niagara şelalelerinin 12.500 yıl evvel meydana geldiği hesaplanmıştır. Cordilleras dağları, yaklaşık 10.000 sene evvel meydana geldiler. Karbon 14 testlerine göre şu anda Bermuda civarlarında deniz altında olan geniş bir bölge de, 11.000 sene önce sedir ormanları vardı. Aynı şekilde İngiltere'ye yakın Kuzey Denizi, İrlanda ve Grönland yakınlarında deniz diplerinde, binlerce sene önce denizin dibini boylamış ormanlar görülmektedir.

12.kanıt ;
Arkeolojik Kazılarla Ortaya Çıkan Tabletler ve Kanıtlar

Burada 1850 tarihinde amatör İngiliz arkeologu Sir Henry Layard, bozulmamış binlerce kil tableti bulmayı başardı. Asurî dilinde "su baskını"nın öyküsünü ortaya çıkardı. "Gılgamış Destanı"nda yer alan "Tufan"ın "Babil versiyonu" ortaya çıktı. 1877'de Pennsylvania Üniversitesi (ABD), Sümerlilerin eski Nippur kentindeki kazıda, 3700 yıllık bir tablet parçasında "Gılgamış Destanı"nda kaydedilmiş olan "Tufan"ın başka bir öyküsüne rastlandı. 1922'de bir İngiliz arkeologu Sir Leonard Wollley'in yaptığı kazı, Sümerlilerin başlıca şehirlerinden biri olan Ur'un yerine ve Tufan'ın gerçekliğine işaret ediyordu.

13.kanıt ;
Dünya'nın Çekirdeğini Tetikleyen "Kuyruklu Yıldız Darbeleri"

Dünyaca tanınmış Viyana Üniversitesi Jeoloji Enstitüsünden Prof. Alexander Tollmann, bu konuda şunları söylemektedir:
"Öyle görünüyor ki çarpmanın meydana getirdiği patlamalar sonucunda, nerdeyse bir düzine birbirinden ayrı büyük felaketler zinciri başlamış oldu. Bu felaketlerin içinde; depremler, jeolojik deformasyonlar, buhar patlamaları ve dev med cezir dalgaları vardı."

Tollmann, bize göre küresel tufanın parametrelerinden birisi ve en önemlisi olan kuyruklu yıldız gerçeğinin kanıtlarına ulaşmıştır. Tollmann, Tufan'ın tarihini daha kesin bir şekilde belirlemek için iki bilgi kaynağını kullandı. Vardığı sonuca göre tufan MÖ 9600 yılları civarında gerçekleşmiş görünüyordu. Bu tarih oldukça gerçekçi bir tarihtir. Mevcut kuran ve islami literatür hesaplamalarına göre; Nuh Tufanı'nın tarihi yaklaşık olarak MÖ 9900 lü yıllardır.

Tollman'ın iddiasının odak noktasını iki önemli keşif oluşturmaktadır:
(1) Bunlardan birincisi, kuyruklu yıldız vuruşunun etkisiyle saçılmış tektit(camsı göktaşı parçaları) ismi verilen erimiş kaya parçalarının dağılımı. Tollmann, bu konuda şunları söylüyor:
"10.000 yıllık çökeltiler arasında çok yüksek yoğunlukta bu taşlardan bulunuyor. Aynı seviyede(10 bin yıllık çökelti seviyesi) Dünya'nın farklı bölgelerinde görülen örneklerin çeşitliliğine baktığımızda, yeryüzüne 7 büyük parça ve birçok küçük parça kuyruklu yıldızın vurduğunu anlıyoruz."

(2) İkinci önemli keşif ise ayni dönemdeki fosilleşmiş ağaçlarda ani bir karbon 14 artışının görülmesi oldu. Tollmann bu durumun, kuyruklu yıldızların ozon tabakasını harap etmesinden kaynaklandığını öne sürmektedir. Çünkü böyle bir olay sonucunda, atmosfere çok yüksek seviyede radyasyon salınır ve bu nedenle de karbon 14 miktarı artar.
Tollmann teorisini; Ortadoğu, Çin, Hindistan ve Amerika'dan derlediği eski kültürlere ait "mitolojik veriler"le de destekliyor. Tollmann bu mitlerle ilgili açıklaması da şöyledir:
"Bu mitolojik hikayelerin hepsi, olaydan çok uzun süre sonra yazılmış. Ancak bu bilgiler yazıya geçene dek nesilden nesile sözlü olarak aktarılmış olmalı. Bu bilgiler hala o kadar çok ve sıra dışı benzerlikler gösteriyorlar ki. Örneğin farklı kültürlerden gelen bu anlatımların hepsinde, Dünya'nın 7 tane yanan güneş tarafından tehdit edildiği ve akabinde Tufan ve diğer felaketlerle yeryüzünün alt üst olmasının tanımlamaları yer alıyor."

Tollmann'ın bulgularını prensipte, Oxford Üniversitesinde astrofizikçi olan Victor Clube da destekliyor. 20 yıldır kuyruklu yıldızlar; onların uzayda izlediği yollar ve Dünya ile bu yolların kesişmesi üzerinde araştırma yapan Victor Clube, Dünya tarihindeki pek çok olayın nedenin "kuyruklu yıldız çarpmaları" olduğu gerçeğine ışık tutuyor.

Diğer taraftan, ağaç halkalarını inceleyen ünlü uzman Mike Baillie, araştırmalarını mitoloji ile de destekliyor. Ağaçların yıllık büyüme modellerinden elde edilen 5000 yıllık sürekli ve küresel kayıtlar, dünya çapında 5 büyük çevresel şoku açığa çıkarıyor. Baillie'nin vardığı sonuç, bu 5 felaket insanlar için "karanlık çağlar"ın başladığı tarihlere denk düşüyordu. Aslında bu bir tesadüf değildir, çünkü felaketlerin beşini de kuyruklu yıldız çarpmaları tetiklemişti. Baillie'ye göre; insan medeniyetinin ilerleyişini sekteye uğratan en önemli sebep görmemezlikten gelinmektedir. 200 yıllık bilimsel kayıtların verdiği mesaj; insanoğlunun, tepesinde dolaşan ve tarih boyunca tehdit oluşturan kuyruklu yıldız saldırılarına kör olmasıdır.

Baillie'ye göre Tunguska'ya düşen kuyruklu yıldızın büyüklüğüne yakın büyüklükte olan kuyruklu yıldız saldırıları, 20 megatonluk patlamalara sebep olarak; depremleri, tsunamileri, volkanik patlamaları ve okyanus tabanından gaz çıkışlarını tetiklemiştir.

14.kanıt ;
Buzul Çağının Sonu ve Volkanik Aktiviteler

Son 400.000 yılın iklim kayıtlarını içeren buzul örneklerinden, 70.000-90.000 yıl süren buzul çağlarını, 10.000-30.000 yıl süren buzularası çağların izlediğini görmek mümkündür.

Buzul çağları, sırasında azalan sıcaklıklara paralel olarak kutuplarda yer alan buzullar, alanlarını genişletmiş, Kuzey Yarımküre'de yer yer 40 derece enlemine kadar yayılmışlardır.

Karalar üzerinde 50-60 milyon km küpü bulan buzul örtülerinin oluşumu, deniz seviyesinin 120-140 metre düşmesine yol açmıştır.

Deniz seviyesinin düştüğü buzul çağlarında, kıtalar arasında oluşan kara köprüleri, insanların, hayvanların ve bitkilerin göçler yoluyla Dünya'ya yayılmasını kolaylaştırmıştır. Örneğin günümüzden 25-20 bin yıl önce buzul çağı sırasında Asya ve Kuzey Amerika(Alaska) arasında oluşan kara köprüsü, insanların Amerika kıtasına yerleşmesine imkan hazırlamıştır.

İklim Bilimci Dr. Peter Huybers, Science dergisinde 2009 yılında yayınlanan makalesinde şöyle yazmış: Yaklaşık 12.000 yıl önce son buzul çağının sona ermesindeki en önemli faktörün, volkanik aktivitelerdeki dramatik artış olduğunu ifade etmiştir.Volkanik patlamaların, bir sera gazı olan karbondioksitin yer atmosferinde artmasına sebep olduğunu, bunun ise sonuçta Dünya'nın daha fazla ısınması anlamına geldiğini belirtiyor.

Grönland'da gerçekleştirilen araştırma projesine göre buz çağı, tam olarak 11.711 yıl önce son bulmuş ve dünya insan toplumunun yaşamasına müsait hale gelmiştir. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Kopenhag Üniversitesi Buz ve İklim Merkezi araştırmacılarından Jörgen Peder Steffensen, şunları söylüyor:
"Buz katmanlarından aldığımız numuneler vasıtasıyla elde ettiğimiz detaylı bulgulara göre; buzul çağının sona ermesi ve ılıman iklime geçilmesi, bir düğmeye basılmış gibi oldukça hızlı gerçekleşmiştir."

Kutuplarda bulunan "volkan külleri"nin 10.000-14.000 yıllık olduğu tespit edilmiştir. Bu aralığın ortalaması(12.000 yıl) ve Grönland'da yapılan araştırma sonucu ortaya çıkan 11.711 yılı, Nuh Tufanı'nın gerçekçi tahminlerini vermektedir.

(HZ. NUH ve TUFAN-1)