İnsanlara hakikati hatırlattığın zaman, doğruyu inkar etmek için dayanak bulduklarını sandıkları eskimeyen modalardan biri de bu… “Arapça biliyor musun bakıym!…” Zannedersin ki kendisi lisan profesörü ve konuyu iyi biliyor da seni eksikliğine uyarıyor! Arapça bilsen ne olur bilmesen ne olur… Sen zaten kendi dilinde uyarılıyorsun. Sana zaten konuşmasını bildiğin bir dilde bir gerçek hatırlatılıyor. Öyle de olmalı. Sen, kendi dilinde uyarılmalısın. Arapça senin bu manada hiçbir işine yaramaz. Senin anlağına inecek kelimeler zaten Türkçe olmalı ki gerçekten anlayabilesin. Üstelik senin gerçeğin ne olduğunu anlaman için Arapçaya değil, sadece beyne ve beyyineye/kanıta ihtiyacın var. Oysa sen sırf gerçeği reddetmek uğruna boş bir mazeret peşindesin…

Allah’tan başkasına kul olmamanın doğru olduğunu anlaman için Arapçaya ihtiyacın yok. Neyin kulluk olup neyin olmadığını, neyin şirk olup olmadığını ve neyin mantıklı olup olmadığını anlaman için dile değil, sadece akla ihtiyacın var. Hırsızlığın her türlüsünün yanlış olduğunu anlaman için Arapçaya ihtiyacın yok. İkiyüzlülüğün ne olduğunu anlaman için Arapçaya ihtiyacın yok. Yalanın kötü olduğunu bilmen, apaçık gerçekler yerine zanna ve rivayetlere yüz vermemen gerektiğini anlaman için de Arapçaya ihtiyacın yok. Senin için önemli olan zaten senin kendi dilinde, Türkçe düşünüp anlayabilmendir…

Bu iş yüzyıllarca öyle bir konuma getirildi ki… senin Allah’ınla konuşman için bile Türkçe konuşmana müsaade etmediler… Hep bilmediğin bir dilde ibadet ettin, bilmediğin bir dille Allah’la konuştuğunu zannettin. Sen bilmediğin bir dille kitabı okuyor, zihnine inmeyen kelimelerle Allah’a dua ediyorsun. Sen ne söylediğini bilmezken, Allah’tan gerçekte ne istediğini nereden biliyorsun!!! Allah zaten her dili bilir, herşeyi anlar… Ne söylediğini bilmeye ihtiyacı olan sensin.

“İyi de sen Arapça biliyor musun bakıym!” diyerek benim söylediğim gerçeği ya da fikrimi çürütemezsin. Benim fikrimi çürütmek için benimkinin yanlış senin iddianın (varsa) doğru olduğunu, ikimizin de anladığı bir dilde ve gerçeklikte ortaya koymalısın. Zihnin Türkçeyle çalışırken ve sen de Arapça bilmezken, sana önce Arapçasını söylesem ne olur! Arapça okusam da peşinden sana yapacağım açıklamanın yine Türkçe olması gerekmez mi? Üstelik benim sana doğruyu mu yoksa yalanı mı söylediğimi nasıl anlayacaksın? Ben Arapçayı sular seller gibi bildiğimde benim söylediğim herşeyi doğru mu kabul edeceksin o zaman!!! Bu da tam bir tutarsızlık değil mi? Ben Arapça biliyorum diye bana neden güveniyorsun? Bana güveneceksen söylediğim şeyin doğru olduğuna ikna olduğun için güvenmelisin. Benim ya da senin gerçeği görüp görmemenin benim Arapçamla ne ilgisi var? Yalan, Arapça da söylenir.

Emin ol ki, başkalarını karalarken sen geç kalıyorsun… Üstelik yine emin ol ki Kuran’ı kendi dilinde.. yani Türkçe okuyup anlamaya çalışanların çoğu bu sayede senin yirmi sene okulda öğrendiğin İngilizceden çok daha iyi Arapça öğrenmişlerdir. Türkçe okuyarak farkına varmadan ihtiyacı oranında bir Arapça dağarcıkları oluşmuştur. Üstelik birazcık üstüne düşmüşse Arapçayı bizzat Kuran’dan, kaynağından öğrenmekte, diğer kaynaklardan da pekiştirmektedirler. Kuran’a modern bir akılla eğilenlerin, senin İngilizce temelinden çok daha iyi Arapça temelleri vardır. Senin ezbere okuduğun surenin içinde geçen kelimeleri tıkır tıkır önüne koyarlar. Ya sen!!! Geç kalıyorsun… Üstelik bilgiye ulaşmanın çok çok kolaylaştığı böyle bir çağda.

Sen kendi dilini iyi bil… Kendi dilinde düşün… Anlayacaksın. Meal hataları yapan müelliflerin çoğu Arapçayı iyi bilmediklerinden çok, Türkçeyi iyi bilmediklerinden hata yapıyorlar. Bu da ayrı bir konu…

Gerçek şu ki… … O ister Türkçe olsun ister başka bir dilde, eğer sen anlamak istemiyorsan söylediklerim senin kulağına girse bir yol bulup dışarı çıkar. Sen gerçeğin peşinde değilsen anlayamazsın. Senin anlama kabiliyetinin benim Arapça bilmemle hiçbir ilgisi yok. Hatta senin Arapça bilmenle de hiçbir ilgisi yok. Anlağında kilidin varsa, anlamak istemiyorsan anlamazsın… ya da zihnindeki eski tutarsız bilgilerine aşıksan kör gibisindir ve gerçeği görmek istemiyorsundur. Bu halinle ne Yaratanınla sağlıklı bir iletişime geçebilir ne de gönül rahatlığıyla ibadet edebilirsin. Sen biliyorsun zaten… ama henüz farkında değilsin