Eski Türkiye'de mecburi görev olan askerliğini yapanların neredeyse tamamına yakını şamar, yumruk, tekme, hakarete maruz kalmışlardır.

Yani seç beğen al gibi bir şeydi; insan onurunu, izzetini hiçe sayan hareketler. Rezillik, bir acemi birliğinden usta birliğine sıçrayıp duruyordu.

Neyse ki bu utanmazlıklar sona erdi!

Ancak, bazı zehirlenmelerle karşılaşıyor, şaşırmaya, üzülmeye devam ediyoruz.

Karaman'da görev yapan genç bir komiser yardımcısı, üç meslektaşıyla bir kokoreççiye karınlarını doyurmaya gidiyorlar.

Sonra...

Kendileriyle ilgilenmediğini öne sürerek garsonu komiser kardeşimiz tokatlıyor.

Yanlış okumadınız, tokatlıyor!

Herkesin gözü önünde, kameralar kayıtta olduğunun farkındayken ve tabi ki Allah'ın huzurunda.

Kim yapıyor bunu; bir polis memuru.

Gelecekte emniyet müdürü olacak bir kardeşimiz.

Garsonu tokatlamakla yetinmiyor, yemekten sonra hesap öderken,  iş yeri sahibinin şakağına beylik tabancasını dayıyor, dayılanıyor, efeleniyor!

Kime; korumakla, kollamakla yükümlü olduğu yurttaşına.

***

Geçenlerde de Doğan Bey TOKİ'nin oralarda, gözümün önünde aracını yasak olan bir yere park ettiği için, trafik vakfına ait çekicinin şoför mahallinde oturan bir trafik polisi...

Genç kadının "ben aracımı doğru yere park etmiştim" diye kendisini savunmasına karşı verdiği cevap hakikaten şapkamızı önümüze koyup düşünmeye sevk edecek cinstendi:  "Sen kendini bir psikiyatriste göster...".

Kendisini şoke eden, aynı zamanda hak etmediği bir cevapla karşılaşan bayanın, polis memuruna verdiği yanıt ise tarihe kazınacak cinstendi:

"Memur bey, siz benim devlete olan bakış açımı değiştirmeye çalışıyorsunuz ama başaramayacaksınız. Ben devletimizi seviyorum..."

Bu yaşananları kendisine anlattığım trafikten sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Önder Dülger de, hakikaten çok nazik ve yapıcı bir dille gereğinin yapılacağını söylemişti.

Esnafa, ekmek almak için BESAŞ bayiine giren vatandaşı canından bezdiren, kendisini milletinden üstün gören trafik polisine, vatandaşa nasıl davranılması gerektiği öğretilmesi gerekiyor.

Bu ülke kabile devleti değil.

Anayasası var ve demokrasiyle yönetiliyor.

Ama gelin görün ki vatandaşı maraba gören, işini yap"a"mayanlar var!

Devletle milleti barıştırma çabaları varken, herkes attığı adıma, ağzından çıkana dikkat etmeli.

Eğer psikolojik sorunları olanlar veya yaptıkları işte çok yorulduklarını söyleyenler varsa, farklı branşlara yönlendirilsinler.

Asla, ama asla vatandaşa kötü muamele ve izzetleriyle oynanacak hareketlere müsaade edilmemeli.

***

TEŞEKKÜRLER YUSUF ULCAY

Kim ne derse desin Bursaspor, Türk futbolunda devrim yapmış bir takımdır.

Ezberleri bozmuştur.

Ancak, bu şehirde yaşayan bazı akademisyenler, bürokratlar ve diğer zevatta inanılmaz bir Bursaspor düşmanlığı söz konusu.

Nasıl mı?

Uludağ Üniversitesi'nde, 'Omuz omuza' adı verilen  'Sporda FairPlay' konusunun ele alınacağı 4 takımın temsilcilerinin katılacağı etkinlik tertiplenmiş.

Bu takımlar içinde bu şehrin "bir" tanesi, yani Anadolu devrimini gerçekleştiren Bursaspor yok.

Bu işten Rektör Yusuf Ulcay'ın da haberi yok...

Rektörlükten izin alınmadan yapılmak istenen korsan bir çalışma söz konusu.

Bu kalkışmaya sosyal medyadan çok büyük tepki gösterildi.

Dedik ya, korsan diye Rektör Yusuf Ulcay'ın da bu olaydan haberi olmadığı ortaya çıktı.

Neyse ki Ulcay hoca, haberi olduktan hemen sonra skandala son verdi

***

BİR SÖZ

Bakmayı bilirsek hayat çok renklidir, insan manzarası dünyanın en zengin manzarasıdır.

Nuri Bilge Celan

(bilalkayaaltı@bursahayat.com.tr)