Kur'an ın bizzat Allah tarafından apaçık ve açıklanmış olması, türlü örneklerle detaylandırılmış, teferruatlandırılmış, kendi içinde çözüme kavuşturulmuş olması,

Kur'an ın basit bir okumayla içindeki ilahi hazinelere, bilgilere, insanlığa rehber olan bu mucizevi yol göstericiliğine ulaşılabilineceği anlamına gelmez.

Tabi ki Kur'an bizzat Allah tarafından;

Tebyin edildi ( Açıklandı )

( Nahl/89; Bakara/118; l-i İmran/118;

Hadîd/17 )

Tasrif edildi (Çeşitli şekillerde sindire sindire anlatıldı )

( Kehf/54; İsrâ/89 )

Tafsil edildi ( Çeşitli şekillerde detaylandırıldı )

( Hûd/1; Yunus/5-24-37; Arâf/32-52-174; En'âm/55-97-98-114-126)

Tefsir edildi ( Kendi içinde çözüme kavuşturuldu ) ( Furkân/33 )

Ama Allah tarafından açıklanmış olan bu hazineye ulaşmak için Kur'an ı; temiz bir zihin, Allah'a koşulsuz teslimiyet, araştıran, sorgulayan, aklını bağımsız bir şekilde kullanan bir irade ve çabayla, anlayarak, ağır ağır, üzerinde düşünerek okumak gerekir

Peki Allah neden ''KUR'AN I BİZZAT BEN AÇIKLADIM'' diyor?

Neden böyle yaptığını şu ayette açıklıyor;

''Elif, Lâm, Râ. Bu, âyetleri hakîm ve habîr olan Allah tarafından muhkem kılınmış ve de açıklanmış bir kitaptır. Böyle olması ALLAH’TAN BAŞKASINA KULLUK ETMEMENİZ İÇİNDİR.

(De ki:) Ben de O’nun tarafından size uyarı yapan ve müjde veren biriyim.'' (Hûd/1-2)

Demek ki Allah Kur'an ı bizzat açıklayıp ayrıntılı kıldıysa, kitabın Elçisi dahil kimse tarafından açıklanmaya ihtiyacı yoktur.

Bize düşen, Yüce Allah'ın yapmış olduğu açıklamalara, ayrıntılı kıldığı Kur'an ayetlerindeki anlam ve manalara belli bir sistematik çerçevesinde ulaşma gayreti göstermek olmalıdır.

''Onları mucizelerle ve hikmet dolu sayfalarla gönderdik. O Zikri (Kitabı) sana da indirdik ki kendilerine gönderilenin ne olduğunu o insanlara açık açık anlatasın, belki düşünürler.'' (Nahl/44)

Kendisine bildirilen bu ayetleri Allah Resulü görevi gereği tebyin etmiş (litübeyyine) yani olduğu gibi açıkça ortaya koymuş, eksiltmeden yada ilave etmeden, tek harfine dokunmadan tebliğ etmiştir.

''Sana bu Kitabı, anlaşmazlığa düştükleri konuları açık açık anlatasın bir de inanıp güvenen bir topluluğa yol gösterici ve ikram olsun diye indirdik.'' (Nahl/64)

İnsanlara ihtilafa düştükleri şeyi açıklaması için Rasûlullah’a kitap indirildiği bildirilmektedir. Yani Rasûlullah bu açıklamayı kendisine verilen Kitap’la yapacaktır. Dolayısıyla burdaki tebyin, bir şeyin bildirilmesi, ortaya konması, duyurulması, ilan edilmesi, deklare edilmesi anlamındadır.

''İnsanlar tek bir topluluktu. Sonra Allah onlara, müjde veren ve uyarıda bulunan Nebiler gönderdi. Onlarla birlikte gerçeği içeren kitap da indirdi ki, ayrılığa düştükleri konularda insanlar arasında hakemlik yapsın. Kitapta ayrılığa düşenler kendilerine Kitap verilenlerden başkası olmadı. O açık belgeler geldikten sonra birbirlerinin haklarına göz diktikleri için böyle oldu. Sonra Allah inanmış olanları, anlaşamadıkları konuda, kendi izniyle doğruya ulaştırdı. Allah düzenine uyanı doğruya yöneltir.'' (Bakara/213)

Allah insanların ihtilaf ettikleri konularda Elçilerin hüküm vermesi için KİTAP göndermiştir. O halde açıklama Kitap’la olmaktadır. Zaten yine âyetin son tarafına göre ihtilaf ettikleri konularda inananları doğruya ulaştıran Allah’tır.

Bu da Kitap vasıtasıyla olmaktadır;

''Ayrılığa düştüğünüz herhangi bir şeyde hüküm vermek, Allah’a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Rabbimdir. O’na dayandım ve O’na yönelirim.'' (Şûrâ/10)

''Bu böyledir; çünkü Allah o Kitab’ı, gerçeği içerir halde indirmiştir. Kitap konusunda anlaşamayanlar ise elbette derin bir ayrılığa düşerler.'' (Bakara/176)

''Kendilerine o açık âyetler geldikten sonra ayrı düşen ve ihtilaf çıkaranlar gibi olmayın. Böylelerinin payına düşen büyük bir azaptır.'' ( li İmrân/105)

Tebyin, yani Kitaptakilerin olduğu gibi tebliğ edilmesi herkesin yapması gereken şeydir;

''Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitab’ı) mutlaka insanlara AÇIKLAYACAKSINIZ, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alış veriş ne kadar kötüdür.''

(Ali imran/187)

Tebyin, gizlenenlerin açıkça ortaya konması demektir;

''İndirdiğimiz açıklayıcı âyetleri ve ana yolu bu Kitapta insanlara AÇIKLADIĞIMIZ halde onları gizleyenler… İşte Allah onlara lanet edecektir.Lanet edecek olanlar da lanet edecektir.'' (Bakara/159)

Kitaplardakilerin olduğu gibi ortaya konmaması yani saklanması durumunda Allah’ın lanetinden bahsedilmektedir. Bu saklama işi, bazı âyetlerin kitaplardan silinmesi şeklinde değil de âyetlerin bağlantılarının kopartılarak kitapların tahrif edilmesi şeklinde anlaşılmalıdır.

''Ey Kitab ehli, elçilere ara verildikten sonra, size açıklama yapan Elçimiz geldi. Bize müjdeci ve uyarıcı biri gelmedi diyebilirdiniz ama işte müjdeci ve uyarıcı geldi. Allah her şeye gücü yetendir.''

(Mâide/19)

İnsanların, kendilerine müjdeci ve uyarıcı gelmedi dememeleri için müjdeci ve uyarıcı olarak onlara açıklama yapan Resûl geldiği bildirilmektedir. Rasûlullah müjde ve uyarılarını Kitap’tan yaptığına göre, âyette sözü edilen açıklamalar vahyin tebliğinden başka bir şey olamaz.

Şu âyetle birlikte değerlendirildiğinde Rasûlullah’ın getirdiği ve açıklama yaptığı şeyin ne olduğu daha iyi anlaşılmış olacaktır:

''Ey Kitab ehli, Kitap’tan gizlediğiniz bir çok şeyi size açıklayan bir çoğunu da affeden ''ELÇİMİZ'' geldi. Size Allah’tan bir nur ve açık bir ''KİTAP'' geldi.'' (Maide/15)

Şimdi bu ayetleri ortaya koyduktan sonra gelelim şu iddiaya;

"Allah Kur'anı anlaşılır kılsın diye Peygamberi göndermiştir. O'nun anlaşılır kıldığı Kur'an ı ancak hadis kitaplarını okursan anlarsın''

diyerek, aslında Allah'a ait kavramlar olan ve Kur'an da birçok ayette sadece Allah'a izafe edilen; Kur'an ı ayrıntılı kılma, detaylandırma, açık seçik beyan etme, izah ederek açıklama anlamına gelen ''tasrif, tafsil, tefsir'' etmeyi Elçisine de vermek ancak yanlış ''Elçi tasavvuru'' ile açıklanabilir.

Kur'an dan ilahi mesajın bağlam ve bütünlüğü içinden çıkarılması gereken sonuçları ve çözümleri bulmak, ayetler arası bağlantıları kurarak doğru hükümlere ve sonuçlara varmak demek olan Hikmeti sadece Allah'ın Elçilerine değil, dilediği kuluma veririm (Bakara/269) diyen Allah, böylece kullarının tümünden, zaten kendisi tarafından apaçık olan, ayrıntılı kılınmış ve kolaylaştırılmış Kur'an ı anlayarak okumalarını hayatına rehber edinmelerini ''ilahi muradı gereği'' ve ''dünya hayatının imtihanı'' olarak istemektedir.

Allah Resulü Kur'an anlaşılsın diye gönderildi demek, Kur'an da yer alan Kur'an ın bizzat Allah tarafından açıklandığını bildiren âyetleri inkâr etmek anlamına gelmez mi ❓

Madem Rasulullah Kur'an ı açıkladı ise; O zaman bizzat Rasulullah tarafından Kur'an daki âyetlerin tek tek açıklamasının yazdırılması gerekmez miydi❓

Varsa böyle bir açıklama, birisi bize de, bizzat Allah Resulü'nün 6236 ayet için tek tek yaptığı açıklamaların hangi hadis kitabında, hangi bölümde yer aldığını söyleyebilir mi ❓

Allah Resulü Kur'an ı açıkladı ve ayrıntılı kıldı ise, Rasulullah'ın bizzat yaptığı tefsir nerede❓

Bu tefsir hadis kitaplarında mı yer alıyor❓

Böyle bir tefsir varsa, Rasulullah tefsiri tam yapamayıp açıklayamamış mı ki, asırlar boyunca bir sürü alim birbiriyle bile uyuşmayan tefsir çalışmaları yapmışlar.❓

Madem Rasulullah'ın Kur'an ı açıklama görevi var idiyse, bu açıklamaları da tıpkı Kur'an da olduğu gibi hem ezberletip, hemde yazdırarak koruma altına alması gerekmez miydi ❓

Bu açıklamalar dinin kaynağı ve olmazsa olmazı ise neden bizzat Rasulullah tarafından kayıt altına alınmadı da, çevresindekilerin inisiyatifine ve hafızasına bırakıldı ❓

Bu açıklamaların doğru aktarıldıysa neden Şii hadisleri ile Sünni hadisleri birbirinden tamamen farklıdır. ❓

Bu kadar önemli ve hayati bir konuda, Rasulullah'ın ileride bitip tükenmek bilmeyen hadis eksenli tartışmaları, hadis eksenli ayrışmaları, kavgaları savaşları öngörerek bu açıklamaları da tıpkı Kur'an gibi tek bir nüsha halinde yazdırıp koruma altına alması gerekmez miydi❓

Bunu yapmayarak Allah Resulü görevini eksik mi yerine getirdi❓

Peki Allah neden Elçi gönderir;

Allah Resulü'nün görevi vahyi tebliğ etmek,

o dönemde toplumuna uygulamaya konu olan Kur'an ayetlerindeki talimatların nasıl uygulanacağını bizzat göstermek,

Kur'an ayetlerinden kendisine verilen ilim ve hikmet sayesinde doğru sonuçları ve çözümleri çıkarıp gereklerini bizzat kendi hayatı üzerinden uygulamak suretiyle örneklik teşkil etmek,

bu sayede dinin yerleşmesi, tanıtılması, yayılması ile

yeryüzünde Allah'ın hükümlerinin ve dininin hakim kılınmasını sağlamaktır. ❗

Allah Resulü bu görevlerin hepsini mükemmel bir şekilde yerine getirmiş, bize sıkı sıkı sarıldığımızda sapmayacağımız tek mirası olan Kur'an ı tastamam, eksiksiz, kuşku götürmez bir şekilde miras bırakmış ve vefatıyla görevi tamamlanmıştır.

"Siz 610 yılında putperestlik, yahudilik, Hristiyanlık v.b. dinlerin yerleşip kök saldığı, yerleşik atalar dininin ve geleneklerin güçlü bir şekilde hüküm sürdüğü Mekke'de, Arabistan coğrafyasında, hiçbir ekonomik ve siyasi, askeri gücü olmadan sadece Allah'a olan güven ve teslimiyetine dayanarak, tüm kadim dinlerin yerleşik kural ve hükümlerini yıkıp değiştirecek yeni hükümler içeren bir dini tanıtıp, yerleştirip, insanlar arasında kabul edilip yayılmasını, kısa bir sürede çevre ülkelere ve coğrafyalara hükmedecek bir devlete dönüşmesini, hemde insanları zorlamadan gönüllerini fethederek gerçekleştirmeyi basit ve kolay bir şey mi sanıyorsunuz❓

Elçinin Allah'ın insanlara ilahi mesajlarını bildirmekle beraber bu kadar hayati öneme sahip görev ve sorumlulukları yerine getirmesi için Allah tarafından gönderildiği açıkken

''Allah Kur'an anlaşılabilsin diye Peygamber gönderdi'' demek en hafifinden dini anlamamak, Elçinin gerçek konumunu ve görevlerini algılamamaktır.

"Dinde Peygamber AMAÇTIR, Kur'an Peygamber'i tanıtmak ve anlatmak için bir ARAÇTIR" diyen zihniyetin yanlış Elçi tasavvuru sebep sonuç ilşkisini ters yüz etmiştir.

Halbuki Tevhide dayalı dinde sünnetullah'a göre; ''Allah'ın mesajları olan Kur'an AMAÇTIR, bunu insanlara aktarmakla görevli olan Elçisi ise ARAÇTIR.'