Deniz, sendika olarak, her zaman millet iradesinin yanında saf tuttuklarını vurgulayarak, şöyle devam etti: “28 Şubat’ta Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen gibi yapıların büyük olmayışının, örgütlü sivil yapıların bulunmayışının bedelini millet olarak birlikte ödedik. Çok büyük sıkıntılar yaşadık. Horlandık, aşağılandık, ötekileştirildik, kamudan tasfiye edildik, inançlarımızdan dolayı tahkir edildik. Millet kendi arasında kategorize edilerek ‘Herkes eşit ama bazıları daha eşit’ denilerek beyaz adam mantığıyla bu milleti siyah adam yerine koyan bazı jakoben, dayatmacı kesimler Türkiye’de nefes almayı zorlaştırdı.”

Hak ve özgürlük mücadelesiyle geçen 26 yıllık bir tarihe sahip olduklarının altını çizen Deniz, “Gece gündüz demeden çalışan, üreten, sorunları tespit edip çözüm önerileri sunan köklü bir teşkilat olarak üyelerimiz, eğitim çalışanları ve kamu görevlileri için birçok kazanım elde ettik. Sendika olarak bu ülkeye borcumuz olduğunu düşünüyoruz. Onun için sendikacılığı, sadece ‘ücret sendikacılığı’ diye ekonomik zemine sıkıştırmayan, ülkemize bir hizmet mekanizması olarak görüp, akademik hizmet sendikacılığı adıyla yeniden formatlayan bir yaklaşımla çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Eğitim-Bir-Sen olarak, Millî Eğitim Bakanlığı’na ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na başvurarak, sözleşmeli öğretmenlere ödenen öğretim yılına hazırlık ödeneğinin, kadrolu öğretmenlerde olduğu gibi, herhangi bir kesintiye tabi tutulmadan ödenmesi için gerekli düzenlemenin yapılmasını talep ettiklerini söyleyen Deniz, "bu durum, aynı kurumda aynı şartlarda aynı işi yapan kamu görevlileri arasında, salt istihdam statülerindeki farklılık nedeniyle ücret farklılıklarına yol açmakta; kurum içi çalışma barışını bozmaktadır" şeklinde konuştu.