En büyük isteklerinin ötekileştirilmeden gerçek manada demokrasinin yaşandığı ve yaşatıldığı demokratik hukuk devletinde yaşamak olduğunu dile getiren başkan Doğan yaptığı açıklamasında; “Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutlamamızın üzerinden daha birkaç gün geçmişken ülkemizde peş peşe basına ceza haberleri gelmeye başladı. Vatanına, milletine bağlı, ay yıldızlı bayrağına sahip çıkan, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne inanan gazeteci ve basına verilen cezalar, artık basın ilkeleri gereğinden çıkmış, sırf iktidara muhalif ve iktidarın görüşünü paylaşmamanın sonucu şekline dönüşmüştür. Çünkü iktidara yakın diye nitelenen yazılı ve görsel basında, basın ilkeleri gereği ceza verilmesi gereken fiiller işlenmekte olmasına rağmen yaptırımların olamaması bunun göstergesidir. Bir yandaş televizyonda aleni öldürmeye ilişkin hazırlık yaptığını anlatan dünün fetö sevicisi bir bayan ile programı yöneten bayanın insanlara dört ayaklarını denk alsınlar diyerek hayvan sıfatlaması yakıştırması tehdit ve hakaret olarak kabul edilerek gereği yapılmazken, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin katıldığı program nedeniyle Haber Türk Gazetesine ve Gazeteci Fatih Altaylı’ ya verilen cezayı gösterebiliriz. Tabi ki buradaki temel amaç Haber Türk ve Fatih Altaylı üzerinden diğer medya kuruluşlarına, Meral Akşener’ i ekranınıza çıkartmayın, gazeteniz de yer vermeyin yoksa sonucu böyle olur mesajı verildiği kamuoyunun yaygın inancıdır. Ancak unutulmamalıdır ki siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Tüm vatandaşların, iktidar partisi, başkan veya temsilcileri gibi, iktidara muhalif görüşleri de dinleyip, izleyip, objektif kanaate ulaşmaları gerekmektedir. Eğer bu arzu edilmiyorsa, tahammül gösterilmiyorsa o zaman demokrasiden nasıl bahsedebileceğiz. Sayın Meral Akşener yine televizyonlara çıkacak, yine ülkemiz için doğruları söylemeye devam edecektir. Türk insanının vicdanı geçmişte olduğu gibi bu günde bu yapılanları kabullenmiyor, reddediyor. Ülkemizin geleceği için doğru söyleyeni cezalandırma yerine, hoşgörü içinde söylediklerini süzgeçten geçirip doğru mu yanlış mı diye düşünmek daha doğru olmaz mı? Demokrasinin gereği bu değil mi?” dedi.

Reklam dağılımında bile bazı basın kuruluşlarının üvey evlat muamelesi gördüğünün altını çizen Başkan Doğan; “Bu gün yaşadığımız şu sıkıntılı salgın hastalık günlerinde toplumumuzun değişik kesimleri ekonomik açıdan zor durumda olup, 10 BİN veya 25 BİN gibi rakamlarla kredi kullanabilmek için çaba sarf ederken aklımıza hemen basında yer alan ve hala yalanlanmayan Demirören Medya Grubuna 700 Milyon Dolar Kredi verildiği gerçeği geliyor. Yani bir grup bu şekilde teşvik edilecek iktidara yakın yayın politikası yürütürse her türlü desteği arkasında bulacak (Reklam geliri gibi) aksi halde bas cezayı. Yıl başından beri büyük firmaların (Kamu Bankaları, Telekom, Türkcell vs) gazetelere verdiği reklamlara bakalım. Eğer bunlar millete objektif olduklarını söyleyebiliyorlarsa son 4 aylık reklamları nereye verdiklerini hangi yazılı ve görsel basına verdiklerini açıklasınlar. Muhalif denilen Yeniçağ, Sözcü, Halk TV, gibi gazete ve kanallara reklam vermişler mi? Yoksa bu firmalar bu gazeteleri okuyanları, izleyenleri veya kanalları kendileri ile çalışmayan kişiler olarak görüp reklam vermeye değer mi görmüyorlar? Bu kanalları takip edenler veya gazeteleri okuyanlar bu firmaların ürünlerinin hedef kitlesi içinde yer almıyor mu? Bugün yerel basın yine zorluk içinde kendi yağıyla kavrulurken onlar desteklenmeye, layık görülmüyor mu? Yoksa akla gelmeyip unutuluyorlar mı? Bu kurumların verdikleri reklam giderlerinin küçük bir kısmını da olsa niye yerel basına vermiyorlar? Yoksa onların yok olmasının desteklenen büyük medya kuruluşları kadar önemli olmadığını mı düşünüyorlar? Millet bütün gerçeği görüyor. Görmeyenler de olabilir ama gerçek hiçbir zaman saklanmaz. Milletin tek isteği var. Ayrışmamak ve ayrıştırılmamak. Yani ötekileştirilmemek. Bu istem haksız mı? Büyük önder Atatürk’ ün kurduğu ve hepimize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetin” şeklinde konuştu.